بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Birleşmiş Milletlerin Sözleşmesi

“Birleşmiş Milletler Teşkilatı olarak biz; gelecek nesilleri savaş tehlikesinden korumayı üzerimize aldık. Ve biz, insanın temel hak ve hukuklarına inandığımızı tekid ediyoruz. Her ferdin bir değere sahip olduğuna, kadın ve erkeğin, bütün milletlerin, büyük ve küçüğün hak hukuk konusunda eşit olduğuna da inanıyoruz. Adaletin ve devletler arasındaki anlaşmaların sağlanması, devletlerin çıkarmış olduğu kanunlara ve yapmış oldukları anlaşmalara bağlı kalınması üzerinde duracağız. İşte bu belirlediğimiz gayeleri yerine getirmek için aşağıdaki hususları yerine getirmek üzere birbirimize söz verdik:

Bizler, birbirimize karşı hoşgörülü davranacacak, barış içinde olacak, iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşayacak, barışı ve devletlerin güven ve emniyetini sağlamak için kuvvetlerimizi birleştirecek, bunları sağlamak için de bu teşkilatın ilkelerini kabul edip, bu konularda planlar yapacak, silahlı kuvvetleri ancak müşterek maslahatlar için kullanacak ve bütün bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için güçlerimizi birleştireceğiz. İşte bu sebeble Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı değişik devletlerin temsilcileri olarak San Francisko’da toplanmış bulunmaktayız. Bu teşkilata üye olacak ülke temsilcilerine, bu teşkilatın şartlarını ve yapılan anlaşmayı kabul ettiklerini göstermeleri için birer form sunuldu, onlar da bu şart ve anlaşmayı kabul ederek devletler heyetinin inşasını sağladılar. Bu devletler heyetinin ismi Birleşmiş Milletlerdir ve bundan böyle bu isimle zikredilecektir...”

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın sözleşmesi özet olarak işte böyleydi. Bu sözleşmenin ardından, anlaşmanın diğer maddelerini zikretmeye başladılar. Bu teşkilata üye olan bütün devletler bu şartlara bağlı kalacaklarına dair imza attılar. Bu toplantı 26 Haziran 1945 senesinde San Francisko’da yapılmıştır.

Bu sözleşmedeki bazı kanun ve maddeler:

Madde 1 – Birleşmiş Milletlerin İlke ve Hedefleri.

a) Devletler arasında barışı ve güvenliği sağlamak, barışı ihlal eden bütün unsurları yok etmek, devletler arasındaki ihtilafları, adalet ve devletler arası kanuna göre barış yoluyla çözümlemek.

İşte bu madde; devletler arasındaki ihtilafı çözecek mercinin İslam’a zıd olan devletlerin kanunları olduğunu göstermektedir. Bu ise apaçık küfür olan bir ameldir. Gerçek manada Allah (c.c)’a iman etmiş ve teslim olmuş mü’minler, sadece ve sadece Allah (c.c)’ ın şeriatini hakem tayin eder ve ona muhakeme olurlar. Onun dışındaki şeriat ve kanunları ve bunları koyanları tagut görür, onlara asla ve asla muhakeme olmazlar.

b) Devletler arasındaki sevgiyi güçlendirmek.

c) İnsanlığın ilmi, sosyal ve kültürel konudaki problemlerini çözme konusunda devletlerle yardımlaşmak, insanın temel hak ve hürriyetlerini; din, dil, ırk ayırımı yapmaksızın eşitlik ilkesine göre sağlamak, kadın ve erkek arasında bir fark gözetmemek.

Madde 2 – Birleşmiş Milletlerin Hedeflerini Gerçekleştirmek İçin Takip Edilecek İlkeler:

a) Birleşmiş Milletlerin heyet ve üyeleri idarecilik yönünden eşittirler.

b) Birleşmiş milletlere üye devletlerin, Birleşmiş Milletlerin kanunlarını yerine getirmesini sağlar.

c) Devletler arasındaki anlaşmazlığı, devletlerin barışı, emniyet ve adaleti tehlikeye girmesin diye barış yollarıyla çözmeye çalışır.

Buraya kadar sayılanlar Birleşmiş Milletlere ait bazı maddelerdir ve bu maddelerin İslam’a zıd olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü bu maddelere göre; kafirle müslüman eşit tutulmuş, cihad iptal edilmiş ve taguta muhakeme olmak zorunlu kılınmıştır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda beş büyük ilah vardır. Bunlar; Amerika, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa’dır. Bu ilahların kabul etmediği bir kanun asla gerçekleş-mez. Çünkü bunların veto hakkı vardır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatına ve bununla ilgili tarihi gelişmelere bakıldığında, yahudilerin bu teşkilatın ortaya çıkmasında büyük bir etkisi ve parmakları olduğu görülür.

Bu anlatılanlardan sonra; Birleşmiş Milletlerin Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen bir tagut olduğu görülür. Çünkü:

a) Bu teşkilat, Kur’an ve sünnetin hükmüne bağlı olmayan, dünyanın süper devletlerinin heva ve heveslerine, maslahatlarına ve kinlerine boyun eğen bir meclistir.

b) Devletler ve halklar arasında ihtilaf olduğunda Allah (c.c)’ın kanunlarına değil, bu teşkilatın kanunlarına muhakeme olunur.

c) Devletler ve halklar bu meclisi herşeyden üstün tutarlar ve onun verdiği hükme itiraz etmezler. Bu nedenle bu teşkilattan çıkan kanun ve hükümlerin itirazsız uygulanması gerektiğine inanırlar. Böylece bu meclis onların tagutu olur.

Acaba Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen tagutlar içerisinde bundan daha tehlikelisi ve daha zalimi var mıdır? Buna rağmen insanlar ve hatta kendisinin müslüman olduğunu iddia edenler, hiç tereddütsüz bu tagutun kanunlarını kabul ederler, hüküm vermesi için ona baş vururlar ve hiç çekinmeden ona muhakeme olurlar.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın özelliği ve yetkisine sahip olan her meclis, Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen birer taguttur.

Burada Birleşmiş Milletleri zikretmemin sebebi; milletlere ve halklara karşı zulmü çok açık olan bir tagut olduğu içindir. Böylece okuyucu, diğer meclislerin hükmünü bu meclise kıyasla rahatlıkla verebilir.